Çarpık çizgiler, Netflix’te yayınlanan psikolojik gerilim türündedir. İspanyol yapımı olan film 1979 yılında İspanyol bir yazarın aynı isimde yazdığı kitabından uyarlamadır. Filmimiz bir cinayeti araştırmak için akıl hastanesine giren özel bir dedektifin yaşadığı sıradışı olayları gözler önüne sermektedir ya da filmin başında seyirciler olarak bize anlatılan bu duruma inanmaktayız. Başrolde; Alice adında evli, mal varlığı iyi, güzel, özel dedektif ve orta yaşlarda olan bir kadını görmekteyiz. Alice resmi evraklara göre kocasını öldüreye çalıştığı için akıl hastanesine yatırılmıştır. İlk kayıt olurken Alice in doktorundan gelen mektupta onun üstün bir manipülasyon yeteneği olduğu ve her durumda yalan söyleyebileceği için tehlikeli olduğu, dikkat edilmesi gerektiği anlatılmıştır. Film ilerledikçe Alice’in psikolojik manipülasyon konusundaki yetkinliği ortaya çıkmaktadır. Hem doktorlar üzerinde hem de hastalar üzerinde olağan üstü bir şekilde olay örgüsünü örmektedir. Bu da kişilerin bir yalanla sarıldığını fark etmemesine sebep olmaktadır. Bir sihirbaz gibi seyircinin bakmasını istediği tarafa bakışları toplamakta bu şekilde istediği numarayı gizlice yapabilmektedir. Cinayeti araştırmak ile başlayan film seyircinin de buna inanması sağlanmıştır. Kurgusal olarak tam bir dedektiflik hikayesi gibi Alice herkesten bilgi toplamaya başlamış gizlice arşiv odasına girip belgeleri incelemiştir. Ancak işler istediği gibi yürümemeye başlamıştı çünkü hastanede kaldığı ilk hafta sonunda doktorlara bir cinayeti araştırmak için hastaneye geldiğini anlatmış ve müdürün bu durumdan haberdar olduğunu söylemiştir. Yalanlar örgüsünde ilerilerken planda olmadan müdürün hastaneye izinden erken dönmesi ile yalanlar ortaya çıkmaya başlamıştır. Yalanını kabul etmeyip, öfkelenmiş ve etrafına saldırmıştır. Burada temel sorun Alice’nin yalan söylemesi değil, söylediği yalanlara kendisininde inanmasıdır. Alice kurguyu bu seferde farklı bir yoldan tekrar kurmuştur. Buraya kocasını öldürmeye teşebbüs ettiği için girmediğini cinayeti çözmek için girdiğini kocasının bu durumdan haberdar olmadığını gizlice imzalattığını onu sevdiğini söylemiştir. Bu durumu teyit etmek için kocasına, belgede adı geçen doktora ve iş veren cinayete kurban giden kişinin babasına ulaşılmaya çalışılmıştır. Kocasına ve doktora ulaşılamamış ancak maktulun babasın ulaşılmıştır. Alice ile yüzleştirildiğinde ise bütün yalanlar ortaya çıkmıştır. Alice, ilk önce kendisine dönmüş olan oklardan sıyrılmak için kendisine bir kurban bulması gerekiyordu kocasına suçu atarak parasını çalmak için onu buraya attırdığını söylemiştir. Yalan örgüsü giderek derinleşmekte ancak giderek daha hassas ve dengesiz olmaya başlamıştı. Tıpkı Alice’in düşünceleri ve davranışları gibi yani yalanı o kadar çok hayatına endekslemişti ki ortaya çıktıkça bıçak darbesi almış gibi yaralanmakta ve kendini savunmaktadır. Yalanlarına inanmayan tek kişi ise en büyük düşmanı müdürdür. Onu da saf dışı bırakmak için yavaş yavaş diğer doktorları manipüle ederek müdürü yalnızlaştırmış ve suçlamıştır. Finale doğru kaçmak için çıkarttığı yangında bir cinayet işlenmesi ile tekrardan ilk olaya dönmüş ve dedektif olarak olayı ortaya çıkartmıştır. Bu sayede seyirciler olarak biz dahil, hatta müdür hariç herkes onun masumiyetine inanmıştır. Son sahnede insana söylenenlerin yalan olmaması ve dedektifin zor şartlar altında da olsa bi cinayeti çözmesinden dolayı izleyen kişilerde bir rahatlama ve mutluluk oluşmaktadır. Ancak son sözü Alice değilde müdür söylemiş ve… burasını anlatmıyorum, filmi izleyince buraya gelecek olan cümleyi kendiniz koyacaksınız zaten. Burada yalanın psikolojisine bakacak olursak temelde yatan eksiklik, ki bu büyük ihtimal özgüven eksikliğidir, kişinin kendini bile kandırdığını, bir bataklık gibi içine çektiğini görmekteyiz. Filmin içinde birçok psikolojik rahatsızlık gözler önüne serilmiş ancak en tehlikelisinin manipülasyon ve yalan olduğunu bize gösterilmiştir. Çünkü kendini direkt göstermemekte ve kaleyi içeriden fethetmektedir. Çevrenizde bu tarz kişilere dikkat etmeniz gerekir çünkü bir an gelir ve kendinize yabancılaştığınızı hatta kendinize düşman olduğunuzu fark edersiniz. Kendi kararlarınızı almaktan çekinmeyin, unutmayalım ki verdiğimiz kararların sorumluluğu aldıkça özgürleşiriz ve özgürleştikçe benliğimizi keşfedebiliriz.
Comments