Duygu, belli bir uyaran karşısında genellikle içsel olarak belirip davranışsal tepkilere yol açan yapılandırılmış hislerdir. Duyguların oluşumunda genetik etkiyle birlikte çevresel etkide mevcuttur.
İnsanların doğası gereği duyguları sürekli bir değişim içindedir, bu duyguları zaman zaman kontrol altına almak için uğraşırlar. Genellikle öfke, nefret, korku gibi duyguları kontrol altına alma çabasında olan insanoğlu ilerine zamanlarda bu bastırılan duyguların olumsuz yönleriyle de karşılaşabilirler.
Bastırılmış duygular, vücutta adeta zaman ayarlı ufak bombalar gibidir; uygun bir gelecekte, zamanı geldiğinde kendilerini gösterirler.
Anlamadığımız veya bastırdığımız her türlü duygu, bir şekilde, bize hastalık olarak geri dönebilir. Bir başka deyişle, bildiğimiz hastalıkların nedeni aslında duygularımız olabilir. Her birimizin bilinçaltı şu şekilde hareket eder: Eğer bazı duyguları bastırırsan, daha güçlü bir şekilde patlak verir veya hastalık ya da sinir sisteminin çökmesi şeklinde sonuçlanır. Örneğin çocuklukta yaşanan istismar vakalarının bastırılması sonucu, birçok insan ilerleyen yaşlarında ciddi acılar çeker. Bu durum hem bedeni hem de ruhu huzursuz eder. Bundan kurtulmanın yollarından biri, zamanında hissedilen o duyguyu yeniden hissetmek, yeniden yaşamak ve daha sonra özümseyerek yok etmektir.
Duyguları bastırmanın zararlarını gösteren çeşitli araştırmalar da gerçekleştirilmiştir. Bu araştırmalardan biri Stanford Üniversitesi’nden psikoloji profesörü James Gross tarafından yapıldı. Yapılan deneyde katılımcıların hepsine korku filmi izletilmiş ancak bir grubun soğukkanlı olmasını diğerlerinin ise doğal davranması istenmiş. Duygularını bastıran kişiler hem kendilerini iyi hissetmemiş hem de soğukkanlı davranmak için fiziksel bir çaba gösterdiği için bu kişilerin tansiyonlarında yükselme görülmüş. Daha sonra yapılan başka araştırmalarda da duyguları bastırmanın hafızayı zayıflattığı ve bu kişilerin psikolojik olarak bir yük hissettikleri fark edilmiştir.
Bir olay olduğunda veya bir durumla karşılaştığınızda olumsuz duygularınızı ifade etmek istiyorsunuz ama o duygularla uğraşmak istemiyorsunuz. Bilinçli olarak bastırmak yerime zihni bir şeylerle meşgul ederek bu duyguları görmezlikten gelebiliyorsunuz. Bu kaçınma ya da bir bahaneye sığınma bastırmanın farklı bir biçimidir.
Duyguların psikolojik olduğu kadar biyolojik etkisi de vardır. İnsan bedeni oluşan duygusal çöküntülerin ardından bazı hastalıkları tetiklediği görülmüştür. Bu da insan vücuduna zararları vardır.
Bilim insanları, güçlü hislerin vücudumuzda ‘nasıl dağıldığını’ gösteren haritalar hazırladı. Proceedings of The National Academy of Sciences dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, hislerin vücudumuzda izlediği yollar, Batı Avrupa ve Doğu Asya kültürleri arasında farklılık gösteriyor. Araştırmacılar buradan yola çıkarak, duyguların ve sebep oldukları bedensel izlerin biyolojik bir temeli olduğunu belirtti.
Araştırmada yer alan Finlandiya’nın Aalto Üniversitesi’nden Profesör Lauri Nummenmaa, “Duygular sadece zihinsel değil, ancak bedensel durumu da ifade ediyor. Böylece bizi hızla tehlikelere karşı hazırlık almaya itiyor, aynı zamanda çevremizdeki sosyal etkileşimlere de tepki vermemizi sağlıyor” dedi.
Sonuç olarak duyguların bastırılması ve buna göre hareket edilmesi genellikle kötü sonuçlar doğurmaktadır ve bu durum bireyin ilerleyen zamanda hem psikolojik hem de biyolojik sıkıntılar yaşamasına sebep olabilmektedir.

Comments